İnsan haklarının toplumda herkes için eşit fırsatlar sunan bir değerler manzumesi olarak algılanıyor olması yeterli değilidir.Bu değerlerin aynı zamanda hayata geçirilmesi için güçlü siyasi ve hukuki bir altyapıya da ihtiyaç vardır.Türkiye'de AB'ye katılım sürecinin de etkisiyle anayasa ve ceza hukukunda yapılan değişikliklerin nasıl bir açılıma yolaçtığını görmek için yargı kararlarına bakmak gerekir.Görünen, çok önemli davalarda yargının bağımsızlığını gölgeleyen birçok kararın alınmış olmasıdır. İnsan hakları ihlallerinin azalması için cezasızlığın önüne geçilmelidir.Fakat geçtiğimiz yıllarda yaşanan ve "hayata dönüş" operasyonu olarak adlandırılan cezaevi operasyonlarında onlarca mahkumun ölümünden sorumlu tutulan jandarma görevlileri hakkında açılan davanın zamanaşımı nedeniyle düşmesi gibi kararlar, cezasızlığın önlenmesine yardımcı olmamaktadır.
Adalet Bakanlığı tarafından geçtiğimiz birkaç yıl içinde eğitimden geçirilen 9.000 hakim ve savcının varlığı dikkate alındığında işkence yasağı, ifade özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü,din ve vicdan özgürlüğü gibi temel insan hakları alanlarını ilgilendiren mahkeme içtihatlarının çok büyük bir bölümünün neden uluslararası standartların gerisinde bulunduğunu anlamak zorlaşmaktadır. Bu zorluk %47 oy oranı ile iktidar olmuş siyasi bir partinin yargı tarafından kapatılmaya çalışılması örneğinde tam olarak karşılığını bulmaktadır.
İnsan hakları savunucuları bakımından Türkiye'deki süreç belirsizlikler, kaygılar ve hatta tehditler ile doludur.Buna rağmen savunucular çalışmalarını özveriyle sürdürmeye devam etmektedir. İnsan Hakları Gündemi Derneği, yaygın insan hakları eğitimi programının bir parçası olarak Web Projesinin hem savunucuların savunuculuk kapasitesini güçlendireceğine ve hem de resmi çevrelerdeki direnç noktalarının kırılmasına yardımcı olacağına ve ayrıca önemli bir boşluğu dolduracağına inanmaktadır.